Lucifer dizisinin konusu absürt ve tehlikeli. Özellikle bizim ülkemiz için. Şeytanın başrolünde olduğu bir dizinin, bizim topraklarımızda bu kadar sevilmesinin bir nedeni var elbette. Bu şeytan bir başka. Fazla sevimli ve iyi niyetli. Ha bir de aşık olabiliyor kendileri. Hem de ne aşık ama. İnsani özellikleri birçok insana göre daha üst seviyede bu arkadaşın…
Gelelim Lucifer dizisinin konusuna; cehennemde hüküm süren şeytan bir gün dünyaya taşınmaya karar verir. Bunun için bir nakliye şirketi tutmasına gerek yoktur elbette. Kanatları yeter adamın. Bir çırpışta dünyaya iner ve Los Angeles’a yerleşir. Hem de ne yerleşme. Orada popüler bir mekan açarak kendine de bir soyadı edinir. Lucifer Morningstar. O artık şehrin en tanınmış mekanın sahibidir. Mekan dediysem koskoca şeytan bir çorbacı açacak değil ya açtığı yer bir gece kulübü tabi ki. Sadece bu da değil yaptığı. Kulübe gelen insanlara arzularını sorarak onları yerine getiriyor. Karşılığında da ona borçlu kalmaları şartıyla elbette…
Lucifer‘in günleri istediği yaşamın doğrultusunda ilerlerken bir gün kardeşi gelir ziyaretine ve ona işinin başına dönmesini ister. Zira cehennem başsız kalmıştır. Şeytanımız hem kardeşine hem de babasına karşı koyarak hayatına devam etmeye çalışır üstelik tek sorunu da bu değildir. Ortak davaları çözdüğü dedektife karşı hiç hissetmemesi gereken duygular besliyordur. Şeytan aşık olmuştur artık…

Lucifer Dizisini İzlemek İçin Üç Sebep…
1.Başrol oyuncusu: Dedim ya adamda şeytan tüyü var diye gerçekten de öyle. Konuşması hareketleri aksağını… İngiliz oyuncu Tom Ellis canlandırıyor Lucifer karakterini. Hakkının fazlasıyla vermiş elbette. Karakter bütün diziyi tek başına sırtlıyor ve dizinin bu kadar popüler olmasında payı oldukça fazla. Yabancılar iyi yapabiliyor yetenekle dış görünüşü harmanlamayı. Oyuncu seçimlerinde sadece bir özelliğe odaklanmadıkları için bu kadar kaliteli yapımlarla adlarından bahsettiriyorlar.
2.Bölümler Sıkmıyor: Her bölümün ayrı bir hikayesi olması insanları dizide uzun saatler tutabiliyor. Kendimden örnek vereyim bir izlemeyle 4 bölüm bitirdiğim zamanları hatırlıyorum. Bölümler genel hikayenin dışına çıkmadan farklı hikayelerle akıp gidiyor. Her bölümün kendine özgü bir nabzı var. O bölümdeki olay hemen çözülüyor. Yani katili bulmak için bir sezon beklemenize gerek yok. Hikâyenin tekrara düştüğü yerlerde taze kan getirerek canlandırmayı iyi yapmışlar. Her bölümün sonunun merak uyandırarak bitmesi de ayrı bir ayrında elbette.

3.İnsan arzularının boyutlarının olmadığını fark ediyorsunuz: Ne dilersek diyelim her zaman daha fazlasını isteriz. Belki de o nedenle böyle süper güçlerimiz yok. Açlığımız yaşadığımız hayatın çok çok üstünde. Hangi hayatı yaşamış olursak olalım her zaman daha fazlası vardır. Dizideki insanların arzularını gördükçe pes artık demeden geçemiyorsunuz öyle ki bazen şeytanı bile şaşırtabiliyorlar. İnsanın süper gücü de içindeki arzuları dizginlemesidir belki de kim bilir…
Lucifer Dizisi izlenmeye değer mi?
O kadar sezonu bitirmiş olarak söylüyorum ki izlenebilir bir dizi. Aksiyon ve fantastik severler kaçırmasın derim. Konusu değişik ve zamanı bol olanlar için vakit geçirilebilecek bir yapım. Dizide tek beğenmediğim başrol kadın oyuncu. Oyunculuğunu da repliklerini de fazla sıradan buldum. Fakat bir süre sonra alışıyorsunuz kadına. Son bir şeye değinmek istiyorum izninizle. Diziyi izlerken fark ettiğim bir ayrıntı vardı. Bazen şeytan bile melek kalıyor bazı insanların karşısında. Öfke, nefret. kıskançlık. açlık… Dizideki her olayın arkasında yatan bu sebepleri şeytanda görmememiz ne ironi bir durum. Suçu şeytana atmadan aynaya bakmak gerekir önce. Gördüğümüz bizim yansımamızın ta kendisidir aslında…Bu yazım beğendiyseniz ve diğer analizlerime göz atmak isterseniz buyurun…