Baby Fever Dizi Konusu ve Yorumu – Soluk Bir Hikaye…

Baby Fever dizi konusu ve yorumu adlı yazıda okuyucular; dizinin konusuna, yorumuna, oyuncu kadrosuna, yönetmenine, imdb puanına ve kişisel analizlerime ulaşabilirler. Keyifli okumalar. Bilgitutuk.com…

baby-faver-dizi-konusu-yorumu-oyuncuları-imdb-netflix

İskandinav yapımları, Netflix platformu aracılığıyla dünya pazarına hikayelerini sunmaya devam ediyor. Bunu yaparken de kendi çizgisinden çıkmayarak hikayesini, toplumu yansıtan yerel bir havayla aktarmaya çalışıyor. Elbette beğeneni de olur bu havanın beğenmeyi de. Tek bir gerçek var bu havada. Özünü yansıtmak. Ne yazık ki çoğu ülke, buna bizim ülkemizde yayınlanan bazı yapımlar da dahil, kendi kimliklerini gizleyerek ulusal pazara uygun içerikler üretiyor. Bunu yapmadan doğrusuyla yanlışıyla dünyaya açılmak bence en zor ve doğru olanı olacaktır. 8 Haziran 2022 tarihinde Netflix platformunda yayınlanan Baby Fever dizisi de mini bir Danimarka yapımı. Yaratıcılığını, Amalie Naesby Filck ve Nikolaj Feifer ikilisinin üstlendiği yapımın şu ana kadar yapılan oylamada imdb puanı 5,7/10.

Filmin oyuncu kadrosunda, Josephine Park, Olivia Joof, Simon Sears, Emil Prenter, Mikael Birkkjaer, Charlotte Munck, Tammi Ost gibi isimler yer almaktadır. Peki yerel havası ve ilginç hikayesiyle dünyaya servis edilen bu dizi; alıcıları tarafından hoş mu karşılanacak yoksa olmamış bir yapım olarak silinip gidilecek mi?

Baby Fever Dizi Konusu

Nana, otuzlu yaşların sonuna gelmekte olan bir kadın doğum uzmanıdır. İşinde oldukça başarılı ve düzenli bir birlikteliğe karşı olan bu kadın, bir gün kendisi ile ilgili gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Kliniğe yeni getirilen cihazı kendi üzerinde test eder. Bu test ona hamile kalmak için sadece 6 ayının kaldığını söyleyecektir. Çocuk doğurmak gibi bir derdi olmayan bu kadın doğum uzmanının içinde, çocuğum olmalı mı, sorusu yeşermeye başlamıştır. Yokluk işte her zaman cazip gelir insana. İnsan neyi eksikse onu düşünmeye başlar hem de hiç arzulamadığı kadar. Bunun neticesinde yıllardır görmediği eski sevgilisini, kliniğe sperm bağışı yapmak için geldiğini gördüğünde kafası kaşımadan edemez. Eski sevgilisiyle tekrar bir araya gelmek için çaba sarf etmeye, hatta ondan bir an önce hamile kalmaya başladığında ise işler daha da sarpa sarmıştır. Çünkü kim yıllardır görmediği eski sevgisinin çılgınca çocuk isteğini anlayışla karşılayabilir ki.

İşler Nana’nın istediği gibi gitmez ve bir gece yakın arkadaşıyla kafaları dağıtmaya giderler. Yakın arkadaşı da sperm bankasından sorumludur ve tesadüfe bakın ki kapıyı kilitlemeyi unutmuştur o gün. İki arkadaş o gece sarhoş olur ve Nana sperm bankasına giderek eski sevgilisinin sperminden hamile kalır. Bu yaptığı davranış, görevi kötüye kullanmaktır. Bu durumu herkesten sır gibi saklamaya karar verir. Fakat şişmekte olan karnın bir babaya ihtiyacı vardır. Eski sevgilisi ondan nedensizce uzaklaşıp kaçarken çareyi takıldığı iş arkadaşında bulmuştur. Saf ve temiz bir baba bu olayların üzerini kapatacaktır. Nana tüm bunları planlarken; sperm bankasının sorumlusu da bağışları saymaya başlamakta, eksik parçaya adım adım yaklaşmaktadır. Çünkü o gece içeriye birinin girdiğini Nana’nın arkasında bıraktığı izlerden fark etmişlerdir.

baby-fever-dizi-konusu-yorumu-netflix-iskandinav-yapımları

Dizi Beklentiyi Karşıladı mı?

Hikayesi çok yavan ve basitti. Hiçbir karaktere tam olarak ısınamadım. Yahu tamam derdin hamile kalmak anladık fakat bunun için de daha önünde koskoca bir altı ay var. Saatler kalmış gibi acele etmek neden. Bir sperm bankasında kamera olmaması da ayrı bir soru işareti oluşturuyor. Nana karakteri de onu canlandıran oyuncu da çok sıradandı. Doğallık başka sıradanlık bambaşka. Elbette bir yapımda doğal olunması gerekiyor fakat ekrana çıkarken sıradan olamazsın. Bir ışığının olması, insanları yapıma daha çok bağlar hiç kuşkusuz. Fakat ne senaryoda ne başrol oyuncusunda bu ışığa rastlayamadım.

Çekimlere gelecek olursak, Lüks yaşam tarzını ekranlara yansıtmamalarını sevdim. Normal şartlarda bir kadın doğum uzmanı; işe pahalıyım diye haykıran arabasıyla gider, kliniğe de havalı bir giriş yapar. Bizim karakterimiz öyle değildi aksine bir üniversite öğrencisini andırıyordu. İşe bisikletle giden, elinde kahve olan, kot pantolon tişört giymiş basit bir karakterdi. Valla Danimarka’yı bilmem ama bizim ülkemizde herhangi bir şeyin uzmanına bunları giydir bakalım, hayatta giymezler.

Eski sevgiliyi ve yakın arkadaşı canlandıran oyuncular da yapımı aşağı çekmek için ellerinden geleni yapmışlar. Benim gözümde karakter olarak sınıfı geçen kliniğin patronu oldu. Kadın çok samimi hem de tatlıydı. Doğal oyunculuğuyla da izlerken keyif veriyordu hiç kuşkusuz. Nana’nın hastalarla olan ilişkilerini hiç beğenmedim. Yalan üzerine yalan söyleyen laubali hareketleri hoşuma gitmedi ne yazık ki.

Sonuç olarak söyleyebilirim ki Baby Fever dizisi; genişleyemeyen ve kendini tekrar eden senaryoyla, 6 bölümlük bir yolculukta dahi insana sıkıntı yaşatacak bir yapım olmuş. Konu birçok ülkeye göre absürt olabilir benim eleştirim kesinlikle ona değil; benim eleştirim, bir saatte bitecek bir senaryoyu uzatarak zaman kazanmaları. Buna ne gerek var ki, dizi yapmak yerine film yapabilirlerdi. Benim yapıma puanım 5.3/10. Vaktiniz varsa izleyin yoksa çok bir şey kaçırmazsınız. Keyifli seyirler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.