Aşkın Kıyameti Film Konusu ve Yorumu – Netflix

Aşkın Kıyameti Konusu ve Yorumu adlı yazıda okuyucular, filmin konusuna, yorumlarına, oyuncu kadrosuna, imdb puanına, yönetmenine, senaristine ve kişisel analizlerime ulaşabilirler. Keyifli okumalar. Bilgitutuk.com…

20 Haziran 2022 tarihinde Netflix platformunda Türk yapımı bir film gösterime girdi. Aşkın Kıyameti… Filmin yönetmen koltuğunda Hilal Saral gibi güçlü bir isim otururken, kalemin başında diyalog ustası Yılmaz Erdoğan yer alıyor. Yılmaz Erdoğan, Netfix’te yapımlarını paylaşmayı sevmişe benziyor. Önce Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü gibi tiyatro oyununu filme cevirerek insanlara sundu. Daha sonra da gerilim polisiye türündeki Kin ile insanların karşısına çıktı. En son olarak da -şaşırtıcı bir şekilde- kendine rol yazamadığı Aşkın Kıyameti adlı yapımla adından söz ettireceğe benziyor.

Öncelikle söylemeliyim ki Yılmaz Erdoğan tam bir diyalog ustası. Yazdığı her konuşma kalite kokuyor ve zeka ürünü bir kalemden çıktığı belli oluyor. Bu tür yapımlara ne yazık ki her zaman rastlamak mümkün değil. Kimi hikayeler basit diyaloglarla çok çabuk harcanıyor ve o yapımın kalitesi düşüyor. Yılmaz Erdoğan ise kalemi övülesi bir tiyatrocu. Bunu elbette tiyatro eserlerini çok yazmasına bağlayabiliriz. Tiyatroda tek bir sunum vardır, diyalog. Bunun sonucunda ünlü ismin bu yönünü geliştirmesini anlayabiliyorum. Fakat hikaye kısmına gelecek olursak, ne yazık ki diyalogdaki başarısını o kısımda görmek mümkün olmuyor.

Aşkın kıyameti adlı filminin; gerek ses getiren senarist ve yönetmene sahip olması, gerekse de ünlü ve rüştünü ispatlamış oyuncularla çevirili olmasından dolayı ülkemizde alıcısı çok olacak gibi duruyor. Peki ya dünya pazarı için tüm bunlar yeterli mi? Bizleri hiç tanımayan insanlar, bir Türk yapımı izlediğinde bizden hangi izlere ulaşacaklar yada filmin hikayesi tam olarak toplumumuzu yansıtıyor mu? Daha da önemlisi filmin hikayesi, diyalogları yada sinematografisi kadar güçlü mü?

Aşkın Kıyameti Film Konusu

Film, komadan uyanan Fırat karakteriyle başlıyor. Yaklaşık bir yıldır komada olduğu anlaşılan Fırat çevresindeki insanlara ,onlar yaşıyor mu? sorusunu yönelttiğinde herkesin yüzü düşüyor ve film bir yıl öncesine dönüyor. Her şeyin başladığı zamana. Ölüm ilanları yayımlayan bir reklam ajansı olan Fırat, işlerin istediği gibi gitmemesinden dolayı Ajansı kapatmaya kara veriyor. 150 bin kadar bir borçla ortada kalan genç adama yakın arkadaşı el uzatır ve onu bir hafta sonu yoga kampına davet eder. Bu teklifi ilk zamanlar kabul etmese de yakın arkadaşının sevgilisinden borç para alma umudu içinde filizlenir ve kampa gitmeye karar verir; tüm hayatının değişeceğini bilmeden.

Fırat ,yoga kampında Lidya ve Yusuf adlı müzisyenlerle tanışır. Özellikle Lidya onun içinde yeniden yaşama sevinci doğmasına neden olacak bir etki bırakacaktır. Yoga kampında yollar ayrılan bu üçlü için hayatın sürprizi vardır. Fırat, istemediği bir işin toplantısı için Marmaris’te bulunduğu bir sırada Lidya ve Yusuf’la tekrar karşılaşır. Bu, tesadüf olmaktan çıkmış kadere dönüşmüştür. Hiçbir yere bağlı olmayan, hayatın akışı nereye götürürse oraya savrulan bu iki arkadaşın peşine takılır Fırat. Evine haciz gelmiş, cebinde beş kuruşu kalmamış fakat özgür ve mutludur. Hayatın onlar için ne gibi ağlar ördüğünü bilmeden bulundukları yolda, o yolun tadını çıkara çıkara ilerlerler. Çünkü farkına varmışlardır. Yolun sonundan çok o yolu nasıl yaşadığın önemlidir. Çünkü gerçek pişmanlık; sona geldiğin zaman arkana dönüp baktığında, harcanmış bir hayat görmekten geçmektedir.

Aşkın Kıyameti Filmini Oyuncu Kadrosu ve Karakterleri

Pınar Deniz; güzel oyuncu Lidya- Banu karakterine hayat vermektedir. Lidya, iyi ve zengin bir ailede doğmuş her şeye sahip genç bir kadındır. Ailesinin isteği üzerine Mimarlık okumak zorunda kalmış fakat hayali olan müzisyenlik için herkesi arkada bırakmıştır. Banu olarak doğduğu sıkıcı bir hayatı arkasında bırakıp, Lidya olarak özgürlüğe yürümüştür. Sesi çok güzel ve şarkı söylerken her ritmin formuna bürünebiliyor. Para yada şöhret onun için bir hedef değil. Lidya’nın tek istediği mutlu ve özgür bir hayat. Fırat’a aşıktır.

Boran Kuzum; genç oyuncu Fırat karakterini canlandırmaktadır. İtiraf etmeliyim ki filmde en sevdiğim karakter Fırat oldu. Ona yazılan diyaloglar, jest ve mimikleri harikaydı. Özellikle arabanın arka koltuğundan şoförle konuşması, abi ben Fırat arka koltuktan, demesi aklımda kalacak en etkili sahneydi hiç kuşkusuz. Boran kuzumun sevimli ve doğal oyunculuğunu alkışlamamak elde değil. Fırat karakterine gelecek olursak; hayatın gözdesi olduğu bir konumdan en dibi görmüş genç bir adamdır Fırat. Tek hayali; iyi para kazanıp, zenginlerin gittiği lüks mekanlarda en güzel masada oturmaktır. Fakat bu hayali Lidya ve Yusuf ile tanıştıktan sonra elinde patlar. Çünkü hedeflerin insanı köleleştirdiğini fark eder. Aynaya bakarak kendi içine dönmeyi ve gerçekten ne istediğini bulmayı öğrenir. Lidya’ya aşıktır.

Yiğit Kirazcı; başarılı oyuncu Yusuf karakterini canlandırmaktadır. Yusuf, hayat dolu bir genç gibi görünse de geçmişinden gelen derin bir acısı vardır. Onu Lidya ile tanıştıran sevgilisi Elif ölmüş ve o da bu acı ile yaşamaya mahkum bırakılmıştır. Elifi gittiği her yere müzik ile birlikte götürür ve ismini gitarının üzerinde taşır. Lidya ile birbirlerini Elifin emaneti olarak görüp sahip çıkarlar.

Film Konusu İtibariyle Beklentiyi Karşıladı mı?

Benim cevabım ne yazık ki, hayır, olacaktır. Çünkü ortada bir konu yok. Hele o son sahne olmasaydı belki bir şekilde tolere edilebilirdi fakat çekmişler ve ne yazık ki yayınlamışlar. Konuya hızlı bir giriş yapmış olabilirim. O nedenle ilk olarak filmin gerçekten hoşuma giden yerlerine değinmek istiyorum. Daha önce bahsettiğim gibi diyaloglar muhteşemdi. Her bir karakterin kendine has konuşma şekli ve davranış biçimi ustaca yazılmış. Onları canlandıran oyuncularda varını yoğunu ortaya koymuşlar bu karakterler için. Bitcoin işlerine atıfta bulunmaları ve bitcoinle zengin olan Serhat ve her şeyi yaptığı halde reklam ajansı batan Fırat arasındaki etkileşim izlenmeye değerdi. Caretta Caretta’lara atıfta bulunmaları filmin güzel bir ara geçişiydi. Filmde bir Caretta Carettal’lara neden ikileme koyulduğunu sorguladılar. Kim bilir belki fark edilmek ve dikkat çekmek içindir. Nesli tükenmek olan güzelliklere karşı o kadar farkındalıktan uzak bir tutum sergiliyoruz ki böyle güzel canlıların farkında olmamızı istemişlerdir.

Zeynep Tokuş’un olduğu sahneler filmin dolu dolu olan yerleriydi. Yoga öğretmeni olarak konuşmaları ders niteliğindeydi diyebilirim. Kendisinin oyunculuğunu çok beğenemesem de verdiği mesajlar hayatı sorgulamanıza neden oluyordu. Çok beğendiğim sözleri sıralamak istiyorum izninizle . Hedefler insanı köleleştirir, varmak istediğiniz yer değil gittiğiniz yoldur önemli olan, çaba harcamayın hiçbir şey için çünkü güzelliklere ulaşmak için birşey harcamanıza gerek yoktur emek yeterlidir, çaba harcayanlar akıntıyla kavga edip durular fakat gerçekten yolunu bilerek akıntıya kendini kaptıranlar çaba harcamadan gideceği yere varırlar. Sözler güzel fakat ne yazık ki gerçek hayatta bunlara rastlamak mümkün değil. Dünyadaki düzen ve insanların arsındaki var olan uçurum, hayatı bir alanına çeviriyor. Daha, insanlar ne istediklerini yada kim olduklarını bilmeden yarış pistine atılıyorlar. Hayatın yarış pistti. Çoğu ezilirken, kimileri o ezilenlerin üzerine basarak yükseliyor. Keşke herşey söylenildiği kadar kolay olabilse. Belki o zaman koşmak yerine dinlenip kendi benliğimizin farkında olabilirdik.

Bu Bölümden Sonrası Spoiler İçermektedir.

Gelelim olmayan yerine. Hikayesi. Film bize ne anlattı şimdi. Aşkın Kıyameti diye bahsettiği yer tam olarak neresiydi. Film klasik bir araba kazası ile sona eriyor ve Fırat komadan uyandıktan sonra Lidya’nın peşine düşüyor, onu buluyor. Tekrar kaçıyorlar ve yoga hocasının yanına gidiyorlar. O da, öldü diye bildikleri Yusuf ile onları buluşturuyor. Sonra ikisi de öldüklerini anlıyorlar. Filmin başında, yoga hocasının ölülerle konuşabildiğini söylüyorlardı fakat böyle saçma bir yere de bağlamaları gerekmezdi.

Film, üç arkadaşın müzik yaparak güzel mekanlarda dolaşması ardından da kaza geçirerek ölmesinden ibaret. Başka anlatılabilecek bir hikayesi yok ne yazık ki. Bu arada Hilal Saral’a bize sunduğu görsel şölenden ötürü minnetlerimi sunmak istiyorum. Pınar Deniz’in normalde sesi o kadar güçlü olmasa da seslendirdiği müzikler insanının içine işliyor. Aşkın Kıyameti filmi akıllarda ,eee ne oldu şimdi, sorusu bırakan hikayesiyle insanların film günlüklerinde pek yer alamayacak gibi duruyor. Filmin imdb puanı 4.8/10. Beklentiye girmeden izlenilebilir bir yapım. Keyifli seyirler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.